30 Ocak 2013 Çarşamba
- 07:52
- fbabke
- barbaros şansal, bıçak sırtı, mankenler, tv
- No comments
Ersoy Dede’nin sunduğu Bıçak Sırtı’nda bu hafta, son yapılan uyuşturucu operasyonlarından sonra bir kez daha mercek altına gelen ünlülerin renkli dünyasının perde arkası masaya yatırıldı.
Programa, gazeteci –yazar Tayyar Işıksaçan, oyuncu Bahar Öztan, magazin yazarı Sacit Aslan ve ünlü terzi Barbaros Şansal katıldı.
Barbaros Şansal bir takım ünlülerin paralarını başka yerlerden kazandıklarını ima ederken çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Şöhret dünyasında kendilerine gösterilen yoğun ilginin sonucunda hayatlarında farklı arayışlarda bulunan ünlülerin renkli dünyasındaki perde arkası Ülke TV ekranlarında Ersoy Dede’nin sunduğu Bıçak Sırtı’yla ekrana geldi. Programda Barbaros Şansal uyuşturucu kullanımı ve ünlülerin yaşantısına dair çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Şansal ilk olarak Türkiye’deki alkol alışkanlığını değerlendirdi. Barbaros Şansal, “Türkiye’de yılbaşı gecesi tüketilen alkol miktarı bir yıldaki satışa yakın rakama çıktıysa alkolizm Türkiye’deki uyuşturucudan daha ağır bir tehlikedir. Çünkü alkolizmin sonunda uyuşturucuya gittiği yapılan istatistiklerde gözüküyor.” diyerek alkolün de uyuşturucu kadar tehlikeli olduğunu vurguladı. Sosyal hayatıyla gittiği mekânlarda gençlerin kullandığı alkol miktarı karşısında dehşete düştüğünü söyleyen Şansal, alkol ve uyuşturucuyla savaşı birbirinden ayırmamak gerektiğini belirtti.
TÜRKÇE’Yİ HİÇ KONUŞAMAYAN KADINLARI YILDIZ YAPIYORUZ
Tayyar Işıksaçan, bazı ünlülerin ‘güzel oyuncu, yakışıklı oyuncu’ olarak nitelendirilmesinin uygun olmadığını ünlülerin bazılarını havaya soktuğunu söyledi. Barbaros Şansal, bazı yarışmalardaki jürilerin niteliksiz olarak seçildiğini eleştirirken Ersoy Dede’nin “siz de çalıştınız böyle bir programda” şeklinde hatırlatması üzerine “Biz yetersiziz o programlar için” diyerek kinayede bulundu. İvana Sert’in ne dediğini anlamadığını ve 3 kelimeyle Türkçe konuştuğunu söyleyen Şansal, Hakan Akkaya’nın Armağan Çağlayan kimliğine bürünmeye çalıştığını söyledi.
FAZLA PARALAR KAZANAN MANKENLER “NEVRESİM MANKENİ”
Programın ilerleyen dakikalarında Ersoy Dede’nin, “Bir manken 1 milyon dolar villa alacak kadar kazanıyor mu?” sorusuna Barbaros Şansal, böyle paraların kazanılmadığını söylerken, fazla kazananların doğru yoldan bu paralara ulaşmadıklarını dile getirdi ve onları “nevresim mankeni” olarak adlandırdı.
- 07:38
- fbabke
- bebek yelği, örgü, örgü modelleri, örgü yelek
- No comments
YELEĞİN YAPILIŞININ ANLATIMI
Resimdeki Örneğin Tarifi ve Açıklaması.
Üç Renk ip Ayarlıyoruz. Boyun kısmından başlayarak örüyoruz. 2.5 Numaralı şişimizle 80 ilmek atıp 2 Sıra Haroşe ördükten sonra 13 Er kollara, 30 ilmek öne, 24 ilmek arkaya gelecek şekilde ilmeklerimizi ayarlıyoruz. Daha sonra ayarladığımız yerlerden her ön sırada bir artırarak ve aralara renk katarak düz şekilde bel kısmına kadar örüyoruz. Ön sıra 45 ilmek olunca kolları başka şişe alıp örüyoruz. Kolları ördükten sonra bel kısmını koltuk altlarından 10 ar ilmek ekleyerek düz örüp yeleğimizi bitiriyoruz.
29 Ocak 2013 Salı
26 Ocak 2013 Cumartesi
Sık sık, azar azar beslenmek metabolizmayı hızlandırdığı gibi, yavaş yemeyi de sağlar. Aç kalmak ve öğün atlamak, bir sonraki öğünde hem hızlı hem de fazla yemek yenilmesine neden olur.
Kilo fazlası olanlar genelde öğün atlayarak, hiçbir şey yemeyerek sonuç almaya çalışır. Böyle bir davranış, vücudu açlıktan ölme paniğine sürükler ve ‘kıtlık’ moduna geçen metabolizma yavaşlar, yağ yakmak yerine tüketilen her besini yağ şeklinde depolama yoluna gider. Bu nedenle başta kahvaltı olmak üzere asla öğün atlanmaması ve 2.5 - 3 saatlik aralıklarla beslenilmesi gerekir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2000 yılı sağlık raporunda şişmanlık, “vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu” olarak tanımlanıyor. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, nöroendokrin etmenler, psikolojik sorunlar, cinsiyet, eğitim düzeyi, evlilik, doğum sayısı, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalık.
Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık... şeklinde sıralanabilir.
Çağımızın bu önemli sağlık sorununu çözmek için ne yapmalıyız? Her gün gazete, dergi, televizyon, internet gibi kitle iletişim araçlarında onlarca “şok diyetler” ile karşılaşıyoruz. Genel ilkeleri benzer olmakla birlikte diyet mutlaka “kişiye özel” olarak hazırlanmalı. Çünkü herkesin metabolizması farklılıklar gösterir, tıpkı parmak izi gibi. Öte yandan kilo fazlası olanlar genelde aç kalarak, öğün atlayarak, hiçbir şey yemeyerek sonuç almaya çalışır. Böylesi bir davranış, vücudu açlıktan ölme paniğine sürükler ve “kıtlık” moduna geçen metabolizma yavaşlar, yağ yakmak yerine tüketilen her besini yağ şeklinde depolama yoluna gider. Buna karşılık sık sık, azar azar beslenmek metabolizmayı hızlandırdığı gibi, yavaş yemeyi de sağlar. Aç kalmak ve öğün atlamak, bir sonraki öğünde hem hızlı hem de fazla yemek yenilmesine neden olur. O nedenle başta kahvaltı olmak üzere asla öğün atlanmamalı, 2.5 - 3 saatlik aralıklarla beslenilmelidir.
- 06:53
- fbabke
- ev kızı, evlilik, genç kızlar, kötü kader, yuva
- No comments
Çoğu insanın sahip olmak istediklerine siz sahipsiniz. İyi bir işiniz var, kariyer basamaklarını başarıyla tırmanıyorsunuz, maddi sıkıntınız yok ve hemen hemen istediğiniz her şeyi alabilecek güce sahipsiniz, güzelsiniz, sağlıklısınız. Her şey tamam gibi. Bir eksiğiniz var: Yalnızsınız! Erkeklerden yana şansınız yok. Peki nerede yanlış yapıyorsunuz?
Yüksek beklentiler
Çoğu kadın, başladığı ilişkiye, karşısındaki kişi beklentilerini karşılamıyor diye kısa sürede son verebiliyor. Ve yine kaçınılmaz son: Yalnızlık!
Erkekler kahraman rolüne bayılır, sizi korumaya da… Ancak hatırlatalım. Erkeklerin bu duygularını tatmin etmek için onlardan yardım istemenin de bir dozu var. Her adımda, her dakika sizin için bir şey yapmasını istiyorsanız, olay kahramanlıktan çıkıp enayiliğe dönüşür. Ona kendini bir kahraman gibi, önemli ve vazgeçilmez hissettirmek yerine, hayatınızı kolaylaştıran bir hizmetçi muamelesi yaparsanız, kaderiniz terk edilmek olur.
“Armudun sapı üzümün çöpü” fikrinden kurtulamamak
Seçiminizi dikkatli yapmak tabii ki son derece önemli ama eğer potansiyel bir sevgiliyi sırf demode ayakkabı giydiği için defterden silerseniz, yalnızlıktan kurtulamazsınız. Kriterlerinizi bir kez daha gözden geçirmeye ne dersiniz? Ki o kriterleriniz özellikle dış görünüşle ilgiliyse… En fazla ona yeni bir ayakkabı hediye edersiniz, olur biter.
Karakter açısından da mükemmeli yakalayamayacağınızı aklınızdan çıkarmayın. Bütün iyi huyların tek bedende toplanması doğaya aykırı zaten. Yapmanız gereken dikkatli bir tartma işlemi. Hangi tarafları daha ağır basıyor, ona bakmak.
Evde kalmış kız sendromuna yakalanmak
Bu sendroma yakalananlarda “Yalnızım, bir erkek istiyorum, nasıl olursa olsun” tavırları hissedilir. Ya da “Bunu buldum, asla kaçırmamalıyım” hali vardır. Bu çaresizlik durumu erkekler tarafından oldukça itici bulunur, söyleyelim. Çünkü ‘evde kalmış kız’ sendromuna yakalananların en belirgin özellikleri ısrarcılık, erkeğin üzerine aşırı düşme ve her konuda onunla aynı fikirde olma halidir.
- 06:43
- fbabke
- akp, anket, chp, seçim, siyaset, yaşam ve insanlar, yolsuzluk
- No comments
Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı ikinci araştırmaya göre, Türkiye’de her iki kişiden biri basına, yargıya müdahalelerin ve yolsuzlukların arttığını düşünüyor. Katılımcıların yüzde 51.9’u yolsuzluğun arttığını düşünürken yüzde 36.8’i bu görüşe katılmıyor. Yolsuzluğun arttığını düşünenler içerisinde AKP seçmenlerinin oranı 35.1’e ulaşıyor.
Serbest kıyafete destek yok
• Katılımcılar yüzde 71 gibi büyük oranla okullarda kıyafetin serbest bırakılmasını desteklemezken sadece yüzde 24’lük bir kesim bu uygulamayı destekliyor. Uygulamayı AKP’li seçmenlerin de yarısından fazlası (yüzde 59) desteklemiyor. Muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğu da okullarda serbest kıyafet uygulamasına destek vermiyor. Hükümetin yeni yürürlüğe koyduğu bu uygulamada kendi tabanından bile yeterli destek alamadığı görülüyor.
• Katılımcıların yüzde 54’ü son dönemde hükümetin yargıya müdahale ettiğini, yüzde 30’u müdahale etmediğini düşünüyor. Gerek muhalefet partili seçmenlerin büyük kısmı gerekse de AKP’li seçmenlerin yüzde 42’si hükümetin yargıya müdahale ettiği kanısını taşıyor.
• Katılımcılara “Son yapılan 12 Haziran milletvekili seçiminde verdiğiniz oy için pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusu sorulduğunda seçmenlerin yüzde 15’inin vermiş oldukları oydan pişmanlık duyduğu, yüzde 75’inin ise pişmanlık duymadığı belirlendi. • Araştırma bulgularına göre katılımcıların yüzde 32’sinin Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç duyduğu, yüzde 52’sinin ise ihtiyaç duymadığı belirlendi. Yeni bir siyasi partiye en çok ihtiyaç duyan seçmenler CHP ve MHP’li seçmenler. AKP’li seçmenlerinin bile yüzde 27’sinin kendilerinin de oy verebilecekleri yeni bir partiye ihtiyaç duydukları tespit edildi. • Araştırmanın kritik sorularından biri de “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusu oldu. Bu soruya kararsız, cevapsız ve protesto oyları dağıtılmadan katılımcıların yüzde 39.1’inin AKP’ye, yüzde 17.6’sının CHP’ye ve yüzde 9.8’inin de MHP’ye oy vereceği belirlendi.
Olay Tatvan’daki bir iş hanının girişinde meydana geldi. Binadaki işlerini bitirdikten sonra dışarı çıkan 2 arkadaşın üzerine, onlarca kilo ağırlığında kar kütlesi düştü. Genç kızlardan biri son anda kendisini kurtardı, ama arkadaşı kar kütlesinin çarpmasıyla yere yığıldı. Çevredekilerin yardımıyla hastaneye kaldırılan genç kızın kolunun kırıldığı ve tedavi altına alındığı bildirildi.
- 05:59
- fbabke
- bikini, kadın, kadın resimleri, kadın ünlüler
- No comments
- 05:28
- fbabke
- brezilya, en güzel kalça, foto, güzel kadın, kadın
- No comments
Brezilya'da 2012 yılının en güzel kalçalı kadını seçilen Carine Felizardo New York'ta Times Meydanı'nda hünerini sergiledi.
Ülkesinde 500 güzelin arasından birinci seçilen Carine Felizardo Times Meydanı'nda dondurucu soğukta bikinisi ile dolaşarak büyük sükse yaptı.
Dünyanın birçok ülkesinden turistlerin uğrak yeri meydanda yürüyen Felizardo çevredekilerin yoğun bakışlarına aldırmadı. 25 yaşındaki Felizardo, "Kalçalarımla gurur duyuyorum. Ben burada Brezilyalı kadınları temsil ediyorum" dedi. Felizardo kalçalarının güzelliğini spor yapmaya borçlu olduğunu söyledi.
- 05:21
- fbabke
- 2013 trendleri, çıplak foto, foto, moda, moda trendleri
- No comments
- 05:17
- fbabke
- canlı yayın, canlı yayın kazası, tv, video, video izle
- No comments
video
İzleyenler gülmekten yerlere yattı.Figen Erman için 'Zamanının Barbie Bebeği' derler. 60'lı yıllarda podyuma ilk çıkan mankenlerden. Orijinal sarışın. Bugün 64 yaşında. Hala formda ve bakımlı. Estetik yaptırdığını, ihanete uğradığını saklamayacak kadar da cesur yürekli. Figen Erman ile podyumlardan Ünver Oral'la evliliğine, aşk hayatına kadar her şeyi konuştuk. Açık açık anlattı
1960’ların Türkiyesi’nde podyuma çıkmaya nasıl cesaret ettiniz, aileniz izin vermiş miydi?
Ailem mankenlik yapmama karşı çıkmadı. Aksine annem teşvik edip cesaret verdi. İlk defilem 1966’daydı. 17 yaşındaydım. Güler Kıvrak’a nişanlısı izin vermeyince, şans bana güldü. Başak Gürsoy ile birlikte podyuma çıkmıştık. Sonra çok iyi arkadaş olduk. Bizden önceki jenerasyonda Lale Belkıs, Deniz Adanalı, Gülsen Şevkatlıoğlu vardı. Biz iyi aile kızlarıydık. Şimdikiler görgüsüz ve kalitesiz.
O dönem podyumdaki rakipleriniz kimlerdi?
İnci Aksoy, Asuman Tuğberk, Nilgün Ertuğ gibi isimler de mankenlik yapıyordu ama rakibim yoktu. Çünkü tek sarışın bendim. Avrupai bir fiziğe sahip olduğum için yurt dışı işlerine hep beni götürürlerdi.
Zamanın ‘Barbie Bebeği’ olarak peşinizden koşan iş adamları, siyasetçiler, oyuncular, futbolcular yok muydu?
Eh o yıllarda güzel kadın azdı. Hele sarışın hemen hemen yoktu. Bu da benim avantajım oldu. Erkekler de beyefendiydi ama. Mesela rahmetli Ercan Arıklı, beni bir defilede görüp beğenmiş. Tanışabilmek için 8 ay peşimden koşmuştu.
Başka kimse peşinizden koşmadı mı?
Çok koşan oldu. Ama aralarında öyle futbolcular yoktu. Sevil Parfümeri’nin sahibi Hikmet Sevil ile de flört etmiştim.
Şımartmışlardır o zaman sizi?
Doğruya doğru; şımartırlardı evet. Hediyeler, çiçekler gırla. Dedim ya, sarışın güzel kadın parmakla gösteriliyordu. Şimdi öyle mi? Her yer güzel genç kız dolu. Düşünüyorum da iyi ki o devirde yaşamışım!
İyi para kazanmış mıydınız podyumdan?
Maalesef hayır. Rakamlar şimdiki gibi uçuk kaçık değildi. Nereden lüks otomobil ya da ev alacaksın? Günde 3 defileye çıkıyordum. Ama kazandığımız, kıyafetlerimize, aksesurlarımıza gidiyordu. Allah’tan babam Hikmet Erman armatördü. Sayesinde paraya ihtiyacım olmuyordu.
Şarkıcılık ya da oyunculuk teklifleri gelmedi mi hiç?
Selmi Andak’tan şarkıcılık teklifi geldi. Ayhan Işık da filmde oynamamı istedi. Ama o zaman flört ettiğim, sonradan eşim olan Ünver Oral’dan izin çıkmadı. Ben de teklifleri reddetim. Bir filmde de Kadir İnanır ile başrol oynayacaktım. Yine Ünver Oral yüzünden rolü Harika Değirmenci’ye vermişlerdi.
19 yaşındayken nikah masasına oturmuşsunuz, aceleniz neydi?
Çok aşık olup, sevmiştim çünkü. Ahmet (Eren) Londra’da öğrenciydi. Evliliğimizi de bu bitirdi zaten. Ben para kazanıyorum, o babasının eline bakıyordu. Yürümedi. 21 yaşında boşandım.
Ünver Oral ile de 1978’de mankenliğin zirvesindeyken evlendiniz, bu kararınızdan hiç pişmanlık duydunuz mu?
Pişmanlık değil ama Ünver Oral birçok şeye mani oldu. Şarkıcılıktan ya da oyunculuktan iyi paralar kazanabilirdim. Tekstil işine girip butik açabilirdim. Hiçbirine izin vermedi. ‘Karımı kimse görmesin’ isterdi, çok kıskançtı.
Şimdiki aklınız olsa, kariyerinize nasıl yön verirdiniz?
İş kadını olmak isterdim. Mankenlik zaten saçma sapan bir iş. Gençken, güzelken tamam da. Sonrasını da düşünmeli insan.
Eski manken arkadaşlarınız ile görüşüyor musunuz?
Evet hepsi ile görüşüyorum. Bazen Fatoş Hataylı’nın evinde toplanıyoruz.
Bir süredir ortalıkta görünmüyordunuz...
10 yıldır doğru dürüst geceleri çıkmıyorum, bıktım artık.
Geriye dönüp baktığınızda ‘Keşke’ dediğiniz neler var?
Keşke çocuğum olsaydı.
İlk evliliğinizde hamile kalmışsınız galiba...
Evet ama maalesef anne olamadım. Kısmet değilmiş. Ünver Oral ile de öyle bir şansı yakalayamadık. O zaten başkalarının çocuklarını seviyor! Nefret ediyorum ondan, her şeyime mani oldu.
Giymediğiniz kıyafetlerinizi ne yapıyorsunuz?
Arkadaşlarıma ve ihtiyacı olan kişilere dağıtıyorum. Zaten kıyafetlerimi vermezsem, yanmışım. Nereye sığdırayım hepsini?
64 yaşındasınız ama inceciksiniz. Kaç kilosunuz ve formunuzu nasıl koruyorsunuz?
56 kiloyum. Boyum da 1.70. Podyuma ilk çıktığımda da 51 kiloydum. Formumu korumak için hiç zahmet çekmiyorum. Biraz yediğime içtiğime dikkat ediyorum, o kadar. Tabii yüzmeyi ve pilatesi atlamıyorum. Bir de ben genetik açıdan şanslıyım. Torpilli doğmuşum.
- 04:51
- fbabke
- akp, alkol, içki tüketimi
- No comments
MEHMET ŞİMŞEK VERİLERLE YANIT VERDİ
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek , CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in soru önergesini Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından gönderilen 2002-2012 yıllarına ait alkollü içki ve sigara tüketimi hakkındaki verilerle yanıtladı.
- 04:45
- fbabke
- balık, hamsi, palamut, palamut turşusu, yurdum insanı
- No comments
ordu nun Perşembe ilçesinde 39 senedir turşuculuk yapan Hasbi Öztürk , AA muhabirine , bu sene turşu çeşidine hamsiyi ekleyemediğini , bolca avlanan palamudun turşusunu kurduğunu söyledi.
Hamsi sezonunun verimli geçmemesiyle turşusunu kuramadıklarını anlatan Öztürk , Karadeniz sofralarının vazgeçilmezi olan Hamsi az olunca turşusunu yapamadım , bol olan palamudun turşusunu kurdum. Palamudun tuzlamasını ve turşusunu denedim. Bakıldığında lezzetli bir gıda oluyor
- 03:47
- fbabke
- bilica, futbol, futbolcu, güncel haber, parti, tulipa villaları
- No comments
Bilica , dün aldığı haber üzerine gece yarısı İstanbul’a döndü. Bilica’nın oturduğu Hadımköy’deki Alkent 2000’e komşu TULİPA villalarında bulunan evine giren hırsızın , sitenin güvenliğine Bilica’nın arkadaşı olduğunu söyleyip üç gün boyunca evde arkadaşlarıyla parti verdiği ve evden bazı eşyalarını çaldığı anlaşıldı.
Evde kadınlarla parti veren hırsızın , Bilica yı arayıp haraç istediği iddia edildi. Brezilyalı futbolcunun bunun üzerine site yönetimini aradığı böylece olay polise bildirildiği ortaya çıktı. Polis , hırsızla birlikte Bilica nın oturduğu TULİPA Vilları ndaki 3 güvenlik görevlisini de gözaltına aldı.
- 03:34
- fbabke
- diyet ilacı, doğal sağlık, mango, sağlık, zayıflama
- No comments
Zayıflamak için internetten satın alarak kullandığı 'gıda takviyesi' adıyla satılan mango özlü ilaç, genç kadının kalbinin durmasına yol açtı. Sağlık Bakanlığı uyardı: Bu ilaçlar öldürüyor.
Balıkesir 'de 35 yaşındaki Nilüfer Gülmez'in zayıflamak için internetten satın alarak kullandığı 'gıda takviyesi' adıyla satılan mango özlü ilaç, 4 drajelik kullanımdan sonra Gülmez'in kalbinin durmasına yol açtı.
Genç kadın halen yoğun bakımda ölüm kalım savaşı verirken, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr. Saim Kerman, son günlerde benzer olayların peşpeşe yaşandığını belirterek, "Bu ürünlerin analizlerde mango, acaiberry, altınçilek gibi tamamıyla bitkisel olduğu iddia edilen ürünlerin içinde hiç bulunmaması gereken ve önemli bir ilaç etken maddesi olan 'sibutramin'e çok yüksek oranda rastladık.
Sibutraminin aşırı dozu kalp kaslarında, kardiyolojik toksik etki yaratarak kalp durmasına yol açıyor" dedi.
Bu ürünleri almayın Bir ilaçta bulunması gereken en yüksek sibutramin miktarının, uluslararası stardartlara göre 20 mg olması gerektiğine dikkat çeken Kerman şu bilgileri verdi: "İlaç olamayan üstelik tamamıyla bitkisel olduğu iddiasıyla gıda takviyesi adı altında satılan bu ürünleri analiz ettik. Dudak uçuklatacak kadar yüksek oranlarda sibutramine rastladık. Bazı drajelerde 40 mg iken bazılarında ise 70 mg arasında değişiyor. Bu kalp durmasına neden olacak öldürücü bir oran. Kısa sürede zayıflattığı iddia edilen hiçbir ürünü satın almayın."
Gelen şikâyetleri değerlendirerek çeşitli adreslere baskınlar düzenlediklerini söyleyen Kerman şöyle devam etti: "Mango, altınçilek, acaiberry, biber içerikli zayıflatıcı ürünler genellikle çantacı olarak tabir edilen kişilerce yurtdışından kaçak olarak ülkeye sokuluyor. Bu kişilerin önünü kesmek için, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü olarak tıbbi etkisi olan tüm bitkileri ruhsatlandırma yoluna gideceğiz. Çalışmalarımız devam ediyor. Kısa süre içinde devreye girecek bu uygulama büyük oranda etkili olacak. Bir ara altınçilek özlü olduğu iddia edilen ürünler için 'Başbakanın tercihi' ibaresini kullandılar. Şimdi de mango özlü tabletler için 'Dr.Mehmet Öz'ün tavsiyesi' deniyor. Bu tefeci kişilere kesinlikle güvenmeyin, kanmayın."
Cep telefonunuzu ister teknoloji ürünleri satan bir mağazadan, ister internetten ya da bir gsm firmasından taahhütlü alın. Her an cep telefonunuza telefonunuzun IMEI numarasının klonlandığına dair bir mesaj gelebilir. Bu demek oluyor ki, sizde IMEI numarası kopyalanan binlerce insanın arasına katıldınız. Telefonunuz klonlandığı zaman sizin yapabileceğiniz bir şey yok. İthalatçı firma sizin telefonunuzu sadece bir numarayla kullanmak üzere sisteme tanımlayabiliyor.
Neden Klonlanıyor?
Birçok cep telefonu kullanıcısı birden telefonlarına gelen “IMEI numarası klonlanmıştır. Cihaz 30 gün içerisinde kapatılacaktır. Satın aldığınız yere başvurunuz” mesajı ile ne olduğunu şaşırıp cep telefonlarını satın aldıkları yerleri şikayet yağmuruna tutuyor diyen sikayetvar.com uzmanları şikayetlerden çıkardıkları analiz ile olayın nasıl gerçekleştiğini şöyle anlattı: “Gelen şikayetler sonrası ortaya çıkan gerçeğe göre IMEI numaraları iki nedenden dolayı klonlanmaktadır. Cep telefonları, kanun gereği Türkiye operatörlerinde IMEI kayıtları olmadığı takdirde kullanılamamaktadır. Kaçak yollarla toplu olarak getirilen telefonlar için bu yöntem uygulanamamakta. Kaçak telefonların IMEI noları, ülkemizde kayıtlı bulunan başka bir IMEI ile değiştirilerek kullanıma açılabilmektedir. Diğer bir neden ise çalıntı cep telefonları.Takibe takılmak istemeyen dolandırıcılar da telefonun IMEI sini kayıtlı bir IMEI ile değiştirmekte ve takibi atlatmaktadırlar.”
IMEI Numaralarını Nasıl Buluyorlar
Peki IMEI numaralarının dolandırıcılar tarafından nasıl bulunduğunu merak ediyorsanız bunun yanıtı da çok basit diyen uzmanlar, “IMEI numaraları cep telefonu üreticileri tarafından her bir telefona ayrı olarak verilmektedir. Fakat bu numaralar bazı yasadışı cihaz ve yazılımlarla değiştirilebilmektedir. Bu numaralar genelde telefonun arkasında bataryanın alt kısmında yazmaktadır. Fakat bazı telefon üreticileri, yeni telefon kutularının üzerine IMEI numaralarını yazmaktadırlar. Bu da dolandırıcıların işini kolaylaştırıyor. Açıkta olan bu numaralar dolandırıcılar tarafından çok rahat olarak not edilebiliyor. Ayrıca cep telefonu servisleri, tedarikçiler vs telefonunuzun IMEI numarasını çok rahat görebiliyor. Hatta tamamen deneme-yanılma ile bile IMEI numarası bulmak mümkündür” dedi.
Tüketici Şaşkın
İşte cep telefonlarının IMEI numarası kopyalandığı için mağdur olan vatandaşların şikayetleri şöyle: “Aralık ayında aldığım cep telefonuma Şubat ayı içinde IMEI numarasının klonlandığını 1 ay içinde kapanacağını bildiren mesaj geldi. Satın aldığım yer form vererek fatura ile firmaya göndermemizi söylediler. Gönderdim nitekim. Ancak sonradan fark ettim ki sadece tek hatla kullanabiliyormuşum. Ben o hattımı kullanmayacağım, yeni hat içinde mi aynı işlemleri yapmam gerekiyor? Veya satmak istesem nasıl olacak bilemiyorum. Ayrıca bu telefona yeni bir IMEI numarası atanacakmış. O zaman garanti durumu ne olacak faturadaki IMEI numarası ile eşleşmeyecek. Şaşırdım kaldım. Bu durum ayıplı mal olarak nitelendiriliyor ve iade kapsamına giriyor.”
“Tek Çözüm Yolu; Tek Hat İle Kullanmakmış”
“Şikayetim 4 gün önce telefonuma gelen; ‘IMEI’niz klonlanmıştır, telefonunuz 30 gün içinde kapanacaktır.’ diye gelen mesaj. Telefonumu gsm operatöründen taahhütlü olarak 2 Bin TL para vererek aldım. Garantili cihaz ve garantisi devam etmekte. Daha 1 senelik olan telefonumun IMEI klonlanmış, Operatöre gittim onlar da BTK’ya yönlendirdi. Onlar da telefonunuzu kullanıma açarız lakin tek hatla kullanabilirsiniz dediler. Şimdi ben bu telefonu ileride daha üst bir model ile değiştiremeyecek ve eskiyene kadar kullanmak zorunda kalacağım.Acil bir durumda, başka hattımı takamayacağım ve diğer hatlarımı kullanamayacağım. Telefonumu satmak istesem satamam. Bu nasıl iştir anlamadım. Tek çözüm yolu; tek hat ile kullanmakmış.”
- 03:23
- fbabke
- bikini, kadın, mayo, pınar altuğ, sinema, tanga, tv
- No comments
Bikini ve mini giymeyi çok sevdiğini söyleyen Pınar Altuğ, "hoşuna gitmeyen beğenmeyen varsa bakmasın" dedi. İkinci Dünya Savaşı döneminde, Sırbistan’da iki sevgilinin hikayesinden esinlenilen ve günümüze kadar uzanarak Roma, Paris, San Fransisco, Berlin, Moskova gibi dünyanın pek çok ülkesinde yer alan bir gelenek Türkiye’ye taşıyor.
Aşıklar üzerlerine baş harflerini yazdıkları asma kilitleri Kanyon’da bulunan Dev Kalpler’e asacak. Kanyon da, Türkiye’nin her yerinden gençlere yatırım yapan ve sevgi ile onlara yeni ufuklar açan Toplum Gönüllüleri Vakfı’na, asılan her kilit için 10 TL bağışta bulunacak. Pınar Altuğ üzerine eşi Yağmur’un ve kendisinin baş harfini yazdığı kırmızı kalbi, demirden yapılan büyük kalbe kilitledi.
KOCAMI BAŞKA SEVİYORUM
Aşk hayatının çok iyi gittiğini söyleyen Pınar Altuğ “Aşk deyince akan sular duruyor. Aşk benim için kocam. Çocuğum da başka bir sevgi. Onu çok seviyorum. Çocuk sevgisiyle koca sevgisi ayrı şeyler. Çocuğuna aşıksın hayransız limitsiz seviyorsun annelik daha şuursuz bir şey. Kocamı başka seviyorum kızımı başka seviyorum. Ama ikisini de çok seviyorum” dedi. Kendi takılarını ve ayakkabılarını kızı Su’yun şimdiden takıp dolaştığını söyleyen Pınar Altuğ “Evde takılar takıp dolaşıyor. Benim topuklu ayakkabılarım kutuda duruyor. Eğer topuklu ayakkabı yakalarsa hemen giyiyor. En büyük zevki bu. Kolyelerimi takmayı rujlarımı sürüyor. Evdeyse ya da sete gelirse izin veriyorum. Annemin işyerine gittim ben diyerek çok eğleniyor. Makyaj masama oturuyor. Orada serbest. Rujlarımın içine dalıyor” dedi.
Amerikalı dedikodu yazarı Perez Hilton, Hollywood yıldızı Angelina Jolie'nin aslında başkasına âşık olduğunu öne sürdü.
İkilinin, 2004 yapımı “Büyük İskender” filminde tanıştığını iddia eden Hilton “Angelina, Colin’in her adımını takip ediyordu. Colin ise bağlanmak istemiyordu. Colin Farrell, Angelina’yı reddedince o da Jennifer Aniston’la evli olan Brad Pitt’le aşk yaşamaya başladı” dedi. Farrell, Carmen Electra ve Salma Hayek’le aşk yaşamıştı.
1 Eylül 1983... Karaköy Akyol Sokak, Ayfer Apartmanı...
Türk sinemasının en ünlü vamplarından Feri Cansel (Feriha Tereyağoğlu), kızı Zümrüt Tatari ve arkadaşı Pakize Songül Hay ile oturmaktadır.
Saat 23:00'te kapı çalınır. Gelen Feri Cansel'in iki yıldır birlikte yaşadığı sevgilisi Kemal Melih Ük'dür (sağdaki fotoğraf). İflasın eşiğinde olan Ük, alkollüdür ve yeniden içmeye başlar. Misafir odasında oturdukları sırada, masanın üzerindeki çamaşır makinesinin merdanesini gören 38 yaşındaki İzmirli işadamı, Feri Cansel'e "Bunun burada ne işi var? Başka yere kaldırsana" diye kızar. Cansel ise sakın bir tavırla "Nereye koyacağımı ben bilirim" diye yanıt verir.
Bu sözler sonrasında, ikili arasındaki tartışma şiddetlenerek büyür. Kemal Melih Ük ani bir hareketle koltuktan kalkarak Amerikan bara gidip, çekmeceden silah alır. Feri Cansel, bunun üzerine, "Bu adam beni öldürecek, yardım edin" diye bağırmaya başlar. Ük de, "Sen ölümü çoktan hak ettin. Başka bir sevdiğin var. Seni ona yar etmeyeceğim" diye bağırmaktadır.
Ük dediğini yapar ve 7.65'lik Kırıkkale marka silahını art arda ateşleyerek, ünlü aktristi başından üç kez vurur. Şok geçiren kızı Zümrüt, katilin üzerine atlayarak silahı elinden almaya çalışırken, bir kez daha ateş alan silahla alnından hafif yaralanır. Melih Ük, olay yerinden kaçarken, Taksim İlkyardım Hastanesi'ne kaldırılan Feri Cansel kurtarılamaz. Feri Cansel'in kızı Zümrüt de hastaneye kanlar içinde gelmiştir (alttaki fotoğraf).
Türk sinemasında, erotik furyasının sembol isimlerinden olan Kıbrıslı Feri Cansel'in yaşamı, işte böyle dramatik bir cinayetle noktalanır.
Türkiye'ye yıllar önce turist olarak gelen ve ülkemizden ayrılamayan Suna Yıldızoğlu, "Her şeye Liza Minnelli'ye benzemeye çalışmam neden oldu" diyor.
Güney İngiltere'nin sahil kenti Bournemouth'dan yedi yıl önce turist olarak Türkiye'ye gelen Suna Yıldızoğlu, o gün bu gündür ülkemizden ayrılamadı. Bu yedi yıl içinde özel yaşamı oldukça fırtınalı geçti. Bakın Türkiye'ye geldikten sonra neler yaptı Suna Yıldızoğlu.
1975 yılında ilk evliliğini bir Türk'le yaptı. Ancak aradığını bulamadı ve aynı yılın Şubat ayında ayrıldı. 1978'in Mart'ında sinema sanatçısı Kayhan Yıldızoğlu ile ikinci evliliğini yaptı. Aynı yıl Türk vatandaşı oldu. Bu arada «Şoför Mehmet» adlı filmle sinemaya başladı. Hemen ardından «Bir Yürek Satıldı» ve «Şıpsevdi» adlı TV filmlerinde rol aldı. Bir zamanların İngiliz Sonja'sı artık Suna Yıldızoğlu olmuştu ve herkes onu tanıyordu...
Sinemadan film teklifleri yağıyordu. Bugüne kadar da 25 filmde başrol oynadı. Derken, Almanca, İspanyolca ve Fransızca bilen sanatçı, şarkı söylemeye de başladı. Fiziği, sempatik tavırları ve düzgün İngilizcesi ile söylediği şarkılar beğenildi.
Yıldızoğlu ilk kez iki konudan söz etmek istiyordu. Neden soyunduğunu ve yasak aşkını anlatacaktı.
Söze önce soyunmasının nedenlerini açıklayarak başladı:
- «Beni herkes 'Şuh Kadın Suna' olarak tanımaya başladı... Bu yanlış izlenimi ise kendi hatalarım doğurdu. Ben sahne çalışmalarıma başladığım zaman Liza Minnelli'yi örnek aldım. Bu sanatçı show yapar, dans eder, şarkı söyler ve soyunur... Ancak Avrupa'da kimse Liza Minnelli'ye 'Şuh Kadın' demez. Ayrıca kimse ona başka gözle de bakmaz... Ne var ki pekçok kişi yaptıklarımı yanlış değerlendirdi. Böylece 'Şuh Kadın Suna' kendiliğinden doğmuş oldu. Oysa ben şuh değil, çocuk ruhlu bir kadınım. Beni çok yakından tanıyan dostlarım bunu bilirler. Beni değişik bir kişilikle yorumlamalarına üzülüyorum. Bazıları, 'Seks filmi çevirmeyecek mi?' şeklinde sorular soruyorlarmış. Ben filmlerimde öpüşüyorum ama, bunu herkes yapıyor. Filmlerde öpüşen her kadın sanatçı seks filmi çeviriyor mu?»
Güney İngiltere'nin sahil kenti Bournemouth'dan yedi yıl önce turist olarak Türkiye'ye gelen Suna Yıldızoğlu, o gün bu gündür ülkemizden ayrılamadı. Bu yedi yıl içinde özel yaşamı oldukça fırtınalı geçti. Bakın Türkiye'ye geldikten sonra neler yaptı Suna Yıldızoğlu.
1975 yılında ilk evliliğini bir Türk'le yaptı. Ancak aradığını bulamadı ve aynı yılın Şubat ayında ayrıldı. 1978'in Mart'ında sinema sanatçısı Kayhan Yıldızoğlu ile ikinci evliliğini yaptı. Aynı yıl Türk vatandaşı oldu. Bu arada «Şoför Mehmet» adlı filmle sinemaya başladı. Hemen ardından «Bir Yürek Satıldı» ve «Şıpsevdi» adlı TV filmlerinde rol aldı. Bir zamanların İngiliz Sonja'sı artık Suna Yıldızoğlu olmuştu ve herkes onu tanıyordu...
Sinemadan film teklifleri yağıyordu. Bugüne kadar da 25 filmde başrol oynadı. Derken, Almanca, İspanyolca ve Fransızca bilen sanatçı, şarkı söylemeye de başladı. Fiziği, sempatik tavırları ve düzgün İngilizcesi ile söylediği şarkılar beğenildi.
Yıldızoğlu ilk kez iki konudan söz etmek istiyordu. Neden soyunduğunu ve yasak aşkını anlatacaktı.
Söze önce soyunmasının nedenlerini açıklayarak başladı:
- «Beni herkes 'Şuh Kadın Suna' olarak tanımaya başladı... Bu yanlış izlenimi ise kendi hatalarım doğurdu. Ben sahne çalışmalarıma başladığım zaman Liza Minnelli'yi örnek aldım. Bu sanatçı show yapar, dans eder, şarkı söyler ve soyunur... Ancak Avrupa'da kimse Liza Minnelli'ye 'Şuh Kadın' demez. Ayrıca kimse ona başka gözle de bakmaz... Ne var ki pekçok kişi yaptıklarımı yanlış değerlendirdi. Böylece 'Şuh Kadın Suna' kendiliğinden doğmuş oldu. Oysa ben şuh değil, çocuk ruhlu bir kadınım. Beni çok yakından tanıyan dostlarım bunu bilirler. Beni değişik bir kişilikle yorumlamalarına üzülüyorum. Bazıları, 'Seks filmi çevirmeyecek mi?' şeklinde sorular soruyorlarmış. Ben filmlerimde öpüşüyorum ama, bunu herkes yapıyor. Filmlerde öpüşen her kadın sanatçı seks filmi çeviriyor mu?»
Fransa’nın başkenti Paris’te devam eden “Haute Couture” moda haftasının üçüncü gününe Fransız tasarımcı Julien Fournie’nin (38) bol dekolteli koleksiyonu damgasını vurdu.
Genç modacının 2013 İlkbahar Yazı tasarımlarında derin göğüs ve bacak dekolteleri öne çıktı. Transparan kumaş üzerine yoğun işlemeler, geometrik desenler ve kesimler, hareketli yakalarla dinamik bir koleksiyon çıkaran Fournie, gece kıyafetlerinde de enerjinin dışa vurumunu görmeyi sevdiğini söyledi. Fournie tasarımlarını futurizm, Japon kültürü ve zarafet üzerine oluşturduğunu ifade etti.
Kanuni Sultan Süleyman, şairdi. "Muhibbi" mahlasıyla yazdığı şiirlerini biraraya toplayan bir divanı da vardır. Şiirlerinde, Hürrem Sultan'a nasıl bir aşkla bağlı olduğu, azametli gönlünün bir kuş gibi Hürrem'in öksesinde nasıl çırpındığı görülür.
16'ncı asırda elçi olarak İstanbul'a gelen Busbecq, Hürrem'in büyü sayesinde Saray'da mevki sahibi olduğunu ve Padişah'ı nasıl kıskıvrak bağladığını mektuplarında anlatır. Zaten Osmanlı tarihinde yabancılar tarafından tanınan ilk Padişah karısı Hürrem Sultan'dır.
Bazı kaynaklar, onun güzel değil, yakıcı bir seksapel sahibi olduğunu, buna mukabil, Kanuni'nin birinci gözdesi ve veliaht Şehzade Mustafa'nın anası Mahidevran'ın çok güzel bir kadın olduğunu söylüyorlar.
Bu yüzden iki kadın arasında bir rekabet baş gösteriyor. Padişahın annesi Hafize Sultan iki gelini arasındaki geçimsizliği bir müddet idare ediyorsa da Mahidevran, günün birinde, Hürrem'e hakaret ve saldırıda bulunuyor. Saçını, başını yoluyor; yüzünü, gözünü tırmalıyor. Bu hadise üzerine şehzadenin anası Amasya'ya, oğlunun yanına sürülüyor ve o zamana kadar Osmanlı Sarayı'nda adet değilken Padişah, Hürrem'le nikahlanıyor.
Hürrem de yaptıklarının cezasını hayatında belki çekecekti ama, ömrü vefa etmedi. 1558'de ölüverdi.
Kanuni zaten yaşlanmıştı. Mustafa, Bayezit, Cihangir gibi üç oğlunu gömen; Pargalı İbrahim Paşa, Kara Ahmet Paşa gibi iki vezirini öldürten Süleyman, Hürrem'in ölümü ile büsbütün ve kapkaranlık bir matem içinde kaldı.
Kanuni ise 69 yaşında olmasına rağmen, bu kadınlardan Gülfem Hatun adında birini ötekilerine tercih ediyor, göz yaşlarıyla ıstıraplarını bu kadının koynunda uyutmak ve unutmak istiyor. Geceleri yatak odasında onun tesellileriyle avunuyordu.
Gülfem Hatun, Üsküdar'da bir cami yaptırmak arzusuna kapılmış. Fakat parası yetmemiş. Ötekinden, berikinden borç para istemeye kalkışmış. Saray'daki kadınlar, zaten kendisinin Padişah'a bu yakınlığını çekemedikleri için, bu arzusuna dudak bükerek geçmişler. Yalnız bunlardan bir tanesi, Gülfem'in bu za'fından istifade etmek yolunu bulmuş ve ona:
- "Ben sana para bulurum, istediğin kadar para veririm sana, ama bir şartla"... demiş.
Şartı da şu: Padişah'ın yanında geçireceği gecenin hizmet nöbetini kendisine vermesi!.. Gülfem Hatun, caminin bitirilmesi ve kendi ismiyle anılması gibi masumane bir dileğinin bu kadar hainane bir şekilde aleyhine tecelli edebileceğini düşünememiş ve teklifi kabul etmiş.
Kanuni, o gece yatak odasında Gülfem'i beklemiş. Kapı açılıp da içeri bir başka cariyenin girdiğini görünce, evvela şaşırmış.
Ne vardı acaba? Gülfem hasta mıydı? Sebebini öğrenmek için kızı sıkıştırmış. Arada bir para işi bulunması fena halde hiddetini kamçılamış.
Visalini yirmi kese akçeye satan Gülfem Hatun'u çağırtıyor. Ağalarına gereken emri veriyor. Ertesi günü de sabahın alaca karanlığında Saray'ın alt katındaki Meyit Kapısı'ndan bir kadın cenazesi çıkıyordu.
Ölümünden sonra tamamlanmış olan, Üsküdar'daki Gülfem Cami'nin yanında bir de mektebi vardır. Mezar taşında ölüm tarihi ile birlikte «Sahibetülhayrat saide şehide Gülfem Hatun» cümlesi yazılıdır.
16'ncı asırda elçi olarak İstanbul'a gelen Busbecq, Hürrem'in büyü sayesinde Saray'da mevki sahibi olduğunu ve Padişah'ı nasıl kıskıvrak bağladığını mektuplarında anlatır. Zaten Osmanlı tarihinde yabancılar tarafından tanınan ilk Padişah karısı Hürrem Sultan'dır.
Bazı kaynaklar, onun güzel değil, yakıcı bir seksapel sahibi olduğunu, buna mukabil, Kanuni'nin birinci gözdesi ve veliaht Şehzade Mustafa'nın anası Mahidevran'ın çok güzel bir kadın olduğunu söylüyorlar.
Bu yüzden iki kadın arasında bir rekabet baş gösteriyor. Padişahın annesi Hafize Sultan iki gelini arasındaki geçimsizliği bir müddet idare ediyorsa da Mahidevran, günün birinde, Hürrem'e hakaret ve saldırıda bulunuyor. Saçını, başını yoluyor; yüzünü, gözünü tırmalıyor. Bu hadise üzerine şehzadenin anası Amasya'ya, oğlunun yanına sürülüyor ve o zamana kadar Osmanlı Sarayı'nda adet değilken Padişah, Hürrem'le nikahlanıyor.
Hürrem de yaptıklarının cezasını hayatında belki çekecekti ama, ömrü vefa etmedi. 1558'de ölüverdi.
Kanuni zaten yaşlanmıştı. Mustafa, Bayezit, Cihangir gibi üç oğlunu gömen; Pargalı İbrahim Paşa, Kara Ahmet Paşa gibi iki vezirini öldürten Süleyman, Hürrem'in ölümü ile büsbütün ve kapkaranlık bir matem içinde kaldı.
Kanuni ise 69 yaşında olmasına rağmen, bu kadınlardan Gülfem Hatun adında birini ötekilerine tercih ediyor, göz yaşlarıyla ıstıraplarını bu kadının koynunda uyutmak ve unutmak istiyor. Geceleri yatak odasında onun tesellileriyle avunuyordu.
Gülfem Hatun, Üsküdar'da bir cami yaptırmak arzusuna kapılmış. Fakat parası yetmemiş. Ötekinden, berikinden borç para istemeye kalkışmış. Saray'daki kadınlar, zaten kendisinin Padişah'a bu yakınlığını çekemedikleri için, bu arzusuna dudak bükerek geçmişler. Yalnız bunlardan bir tanesi, Gülfem'in bu za'fından istifade etmek yolunu bulmuş ve ona:
- "Ben sana para bulurum, istediğin kadar para veririm sana, ama bir şartla"... demiş.
Şartı da şu: Padişah'ın yanında geçireceği gecenin hizmet nöbetini kendisine vermesi!.. Gülfem Hatun, caminin bitirilmesi ve kendi ismiyle anılması gibi masumane bir dileğinin bu kadar hainane bir şekilde aleyhine tecelli edebileceğini düşünememiş ve teklifi kabul etmiş.
Kanuni, o gece yatak odasında Gülfem'i beklemiş. Kapı açılıp da içeri bir başka cariyenin girdiğini görünce, evvela şaşırmış.
Ne vardı acaba? Gülfem hasta mıydı? Sebebini öğrenmek için kızı sıkıştırmış. Arada bir para işi bulunması fena halde hiddetini kamçılamış.
Gülfem Hatun, o gece Topkapı Sarayı'nda işte bu koridorda öldürülmüştü. |
Visalini yirmi kese akçeye satan Gülfem Hatun'u çağırtıyor. Ağalarına gereken emri veriyor. Ertesi günü de sabahın alaca karanlığında Saray'ın alt katındaki Meyit Kapısı'ndan bir kadın cenazesi çıkıyordu.
Ölümünden sonra tamamlanmış olan, Üsküdar'daki Gülfem Cami'nin yanında bir de mektebi vardır. Mezar taşında ölüm tarihi ile birlikte «Sahibetülhayrat saide şehide Gülfem Hatun» cümlesi yazılıdır.
- 02:16
- fbabke
- kadın, kadın ünlüler, türk sineması, yeşilçam
- No comments
1992'de intihar eden bir dönemin ünlü dansözü Seher Şeniz, hayatına giren hiçbir erkekle aydınlıkta sevişemediğini söylemişti. |
14 Mayıs 1992'de onu evinde ölü buldular. Yüzlerce hap ve iki şişe viski içerek intihar etmişti. Geriye bir mektup bırakmıştı: "Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi alay ederdim. 15 yaşında anladım insanların ne mal olduğunu. Ben fahişe olmak için yaratılmamışım, hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar"
Seher Şeniz'in yaşam öyküsü böyle noktalanmıştı. Komşularına "Avrupa'ya gidiyorum" demiş ama ölüm yolculuğuna çıkmıştı. O sıra dışı kadınlardan biriydi. Karşımıza hep çıplak çıktı. Ama çıplaklıktan utandığını çok az kişi bildi.
Sonbahar ve kış aylarının vazgeçilmez şıklığının bir parçasıdır şal ve fularlar ayrıca soğuğa karşı en etkili korunma yoludur. Boynu sıcak tutmak amaçlanırken estetik bir görüntü sağlamak da mümkün.
2013 şal ve fular modasını kış aylarında şıklığınızı taçlandırmak için takip etmenizi tavsiye ediyoruz. Sade bir kıyafeti kullanacağınız fularla hareketlendirebilir, çok şık bir hale getirebilirsiniz. Şal ve fularlar bağlanış biçimlerine göre de modacılar tarafından farklı biçimlerde sergilenmekte, size alternatifler sunmaktalar. 2013 yılında leopar deseni ve capcanlı rengârenk şal ve fularlar mağazaların aksesuar stantlarında yerlerini almış durumdalar.
Püskül modası da hala hâkimiyetini sürdürmeye devam ediyor. Farklı kumaş veya triko fular ve şallar dokuması, desenleri ve özel el işçiliğiyle tasarımlarda yer alıyorlar. 2013 yıl şal ve fular modası renklerinden hangisini tercih edeceğiniz giysinizi tamamlayıcı olmasıyla ilişkilidir. Ancak ten renginizde önemlidir. Esmer tenli iseniz mor, pembe, sarı renkleri tercih etmelisiniz. Sarışın, buğday tenli iseniz lila, açık mor, gri, mavi, yeşil tonları, tozpembe renler size daha çok yakışacaktır.
Günümüzde erkeklerinde tercih ettiği bir aksesuar olmakla birlikte hala kadınların vazgeçilmezi olan fular ve şallar şıklığınızın tamamlayıcı unsurlardan biridir. Fular ve şalların geçmişi çok eskiye dayanmaktadır sadece renk ve bağlama stilleri konusunda değişiklikler gündeme gelmektedir. 2013 Şal ve fular modası trendleri arasından seçeceğiniz ürünlerle sizde kendi stilinizi yaratabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)