9 Mart 2013 Cumartesi
Rahim ağzı kanseri teşhisi konduğunda doktoru ona “Altı ayın kaldı” demiş. Asuman Dabak ise “Kanseri kabul etmiyorum, geldiği gibi geri gidecek” diyerek mücadeleye girmiş. Sonuç? Aradan yedi yıl geçti ve Dabak şimdi çok sağlıklı.
Birçok hayalinin ve planının olduğu, hayatının en verimli çağında, bir doktor “Altı ay ömrün kaldı” diyor. Anne olmak istediği bir dönemde, asla anne olamayacağını öğreniyor. Aşık olduğu sevgilisine, onu düşünerek; “Beni bırak git başkasıyla evlen” diyor. Sevgilisi onun yanında kalmayı tercih ediyor. Evlenme teklif edip eşi oluyor. Bu film gibi hayat hikayesinin kahramanı Asuman Dabak.
“Pis Yedili” dizisinde izlediğimiz Dabak; rrahim ağzı kanseri teşhisi konduktan sonra yaşadıklarını ve kanserle nasıl mücadele ettiğini anlattı...
Bundan kaç yıl önce ve hangi belirtilere bakılarak rahim ağzı kanseri olduğunuz anlaşıldı?
Hikaye 2005 yılında, ara kanamalar ve ufak tefek sancılarla başladı. Sonrasında kanamalarım sıklaştı, ağrılarım arttı.
Hangi evresinde teşhis edildi?
En son evresindeydi. Çok yayılmıştı. Hasta psikolojisiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir doktor; “Ben diyeyim altı ay, sen de yedi ay ömrün kaldı” dedi.
“İnsanlara hayır diyebileceğimi öğrendim”
Ne hissettiniz?
“Hadi ya, o kadar mı az?” diye düşündüm. Hani birkaç sene olabilirdi ama altı ay! O altı ay bitinceye kadar, ne tür acılar ve sıkıntılar beni bekliyor acaba diye de düşünüyorsunuz. Saçma sapan bir duygu, sonu karanlık ve uçurum.
Ama siz, hastalığı hiçbir zaman kabullenmeyenlerdensiniz...
Üzerinden altı sene geçti hâlâ daha hastalığımla ilgili bilgisayarda herhangi bir tuşa basıp, bir siteye girip bilgi almadım. Kanseri reddettim. “Hayır, bende olmaması gerekiyor, geldiğin gibi gideceksin” dedim.
Çocuk yapmayı istediğiniz bir dönemde mi oldu bütün bunlar?
Evet, çocuğum olsun, onunla güzel şeyler paylaşayım ve iyi bir insan yetiştireyim istiyordum.
Türkiye'de yasalar taşıyıcı anneliğe hâlâ izin vermiyor, değil mi?
Maalesef. Ne olur? Gidersiniz, herkesin yaptığı gibi yurt dışında yaparsınız ama ben bunu neden gavurda yapayım? Benim ülkemde neden yasal değil?
Kanserden sonra hayattaki öncelikleriniz değişiyor mu?
Maddiyatı ve kariyer planlarınızda egolarınızın öne çıktığı her şeyi, “A ne saçmaymış” deyip kenara atıyorsunuz.
Bu süreçte neler öğrendiniz?
Konuşarak her şeyin çözülebileceğini, hiçbir şeyi biriktirmemek gerektiğini öğrendim. İnsanları suçlamamaya başladım. Herkes kendi doğrusuna göre davranıyor. “Seni çok seviyorum ama bu konuda yardımcı olamayacağım” diyemezdim mesela. Ama şimdi insanlara hayır diyebileceğimi öğrendim. Daha evvel beni çok üzen, kahreden bir şeye, şimdi “olmuş
ne yapalım, çözümü ne” diye bakıyorum. Olmuyorsa da; “Düzeltmek istedik, olmadı” diyorum.
“Sevgilim niye hasta bir kadınla uğraşsın ki?”
Bir kadın neden en zor gününde deli gibi âşık olduğu 14 yıllık sevgilisinden ayrılmak ister?
Seviyorsanız, git dersiniz. Sevmek, karşınızdakinin de özgür kalmasını sağlayabilmektir. Niye hasta bir kadınla uğraşsın? Yeri geldi altım temizlendi, sıkıntılı bir süreçti bu. O mutlu olmazsa, gözlerindeki mutsuzluğu görürsem, ben nasıl mutlu olurum? Zaten o ilişkiden ne hayır gelir? Ayrıca niye ben o adamın hayatına engel olayım? Ama o gitmedi.
Eşiniz hep yanınızda mıydı?
Evet, evde yardımcımız olmasına rağmen sabah, öğle, akşam ilaçlarımı bizzat kendisi içirdi. Günlerce işe gitmediğini bilirim.
“Amacımız, bir engelliler üniversitesi”
Beşiktaş Belediyesi ile engellilerin meslek sahibi olması konusunda bir projeniz varmış...
Arsen Vakfı ile beraber böyle bir işe kalkıştık. Amacımız; engelleri ortadan kaldırmak. Toplumda engellilere, eve mahkum insanlar gözüyle bakılıyor. Ben ve benim gibi düşünenler bu vakfı kurdular. Ben de bir oyuncu ve eğitmen olarak ders vermek istedim.
Projenin asıl amacı ne?
O insanların da bizler gibi her yerde iş bulabilmelerini sağlamak. Kurgu, seslendirme ve dublajı oturdukları yerden yapabilirler. Arsen Vakfı’nın amaçlarından biri de dünyadaki ilk engelliler üniversitesini kurmak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder